Mutlu kadın mutlu anne nasıl olunur?

 Sana, kendini çirkin ördek yavrusu gibi hisseden bir çocuk olarak sesleniyorum. Sana, zor bir ergenlik dönemi geçirmiş bir genç kız olarak sesleniyorum. Sana, insanlar beni sevsin diye bol fedakarlık yapmış bir yetişkin olarak sesleniyorum. Ve şimdi de sana, kendini özgürleştirmiş bir kadın olarak sesleniyorum; Mutluluk sandığın gibi uzak değil, hayat tahmin ettiğin gibi zor değil, yaşam bol entrikaların döndüğü bir alan değil. Hayat seninle başlar ve ancak kendini sevmeyi öğrendiğinde huzurlaşırsın… 

Ne çok yüküm varmış aslında benim: Kabul görme, sevilme, kendini ifade edememe, yanlış da yapsalar insanları kıramama, kişisel alanıma müdahale ettirme, fazlasıyla fedakar olma. Daha nicelerini sayabilirim beni her yanımdan çekiştiren bu duygu kirliliklerinden. Sürekli bir stres biriktirmiş bu izler bedenimde. Bazen ağlayarak atmaya çalışmışım, bazen ölümü düşleyecek kadar ileri gitmişim. İman gücüne inanmasam, belki de bugün burada bile olmayacak kadar da ciddi yaşamışım bu duyguları. Kurtulamamışım bir türlü hayatın kederinden… Bol gülümsemelerle de gizlemeye çalışmışım bir yandan hüzünlerimi.

Sonra bir gün rahmime bir ışık düşmüş. Minicik ama bu kadar değerli iken, milyarlarca insan arasından beni seçivermiş bir cenin. Yaradan’ın, iyi kötü her yaşanılandan bizlere verdiği mesaj gibi, bu da bir mesajmış benim dünyama: “Seni seçen bir melek var. Sen; o meleği doyuracak kadar, büyütecek kadar, sevgiyi aşılayabilecek kadar, arkadaş olabilecek kadar, dokunmayı ve sevmeyi öğretebilecek kadar güçlü bir insansın. Önce kendini sevmeyi öğren ki, benden gelen emanetine (bebeğine) ışık ol…”

Her şey bu mesaj perdesinin gözlerimden aralanmasıyla değişti sonra. O perde araladığında fark ettim ki aslında bunca zaman kendimi değersizleştirmişim ben, mutluluğu hak ettiğimi düşünsem de layık görememişim hiçbir zaman. Hayatın zor diye nitelendirdiklerimizle bana sunduğu, tüm bunları görmem için nedenlermiş aslında. Feleğin bana bir garezi yokmuş. Hayat; kendimi sevmekle başlarmış, kendimi değerli görmekle başlarmış ve kendimi kabul etmekle başlarmış. ‘Seni koruma altına almaya çalışan egon da, tüm bunları görebilmene engelmiş aslında.’ Egonla yüzleşebildiğin zaman, gerçek doğruları görebiliyormuşsun aslında.

Tüm bu kabul edişlerimi değiştirmem, farkındalığımı artırmam, bilincimi tazelemem, bilinçaltımı temizlemem seninle başladı  ve daha da devam ediyor elbette güzel kızım.Her zaman Yaradan’ın gücüne ve sevgisine koşulsuz inanarak, her seferinde duayla O’na tutunarak başladım ben mutlu olmaya. İsyanın beni bir yere taşımayacağını, eğer bir yerde problem varsa kesin bana sunulan yararıma bir mesaj olacağını, bu isyanlık durum karşısında aslında öğrenmem gereken bir durum ya da olay olduğunu, iyilikle fedakarlığı birbirinden ayırıp da sadece iyi olmayı tercih ederek başladım.

Bebeğimin beni “anne” yapmasıyla da kuvvetlendi sonra mutluluğa olan inancım. O beni seçmişse, eğer Yaradan beni bu güzel makama layık görmüşse, elbette yine bir sebebi olmalıydı ve ben bunlara layık olmalıydım.

Karşıma çıkan sorunlarda, insanlarla olan anlaşmazlıklarımda her seferinde karşımdakini suçlamak yerine, acaba nerede hata yapıyorum diye düşünerek, kendimi koruduğumu sanarak kandırıldığım egomu bir kenara bırakarak düşünmeyi öğrendim sonra. Bunun yanı sıra “kurban” rolünden de sıyrıldım zamanla. Ben, değerliydim, O’nun ruhundan üflenmiştim, nasıl kurban olabilirdim, kendimi hiç de farkında bile olmadan nasıl küçük görebilirdim.

Sırf mutlu olmak adına bana zarar veren insanların hayatımda kalmasına müsaade etmiyorum. Üstelik kimliklerini, akrabalık derecelerini ya da başkalarının hatrını hiç düşünmeden!

Mutlu bir kadın olabildiğinde, mutlu bir aile yeşertirsin. İçindeki engelleri fark edersen, ancak o zaman kalkabilirsin. Çünkü çaba’ya girmenin yolu fark etmekten geçer. Seni üzen yaşanılanlar değil; yaşanılanlara karşı senin değerlendirmelerindir…
Sevgilerimle güzel kızım...

Yorumlar

Popüler Yayınlar